22 Eylül 2007 Cumartesi

3. bölüm özeti


Oğlunun şoförü olmak Ali’ye yetecek mi?

Ali, oğluna yakın olabilmek için köşkte şoför olarak çalışmaya başlamıştır. Güneş, abisinin bu şekilde kendine eziyet ettiğini düşünse de Ali memnundur. İlk andan itibaren Murat’la sıcak bir ilişki kurar. Ama gün geçtikçe oğlunun hem yanında hem çok uzağında olmak, onu derinden sarsacak ve aklından geçenlere engel olamayacaktır.


Dönüşü hasretle beklenen Mehmet, İstanbul’a gelir. Ama daha memlekete girerken aileden önce polis tarafından karşılanır. Tabii bu durum, başta Selim Reşat olmak üzere herkesi endişeye sürükler. Esas kıyamet ise Mehmet sürprizini açıkladığında kopacaktır.


Ali’yle anlaşmayı çaresizlikten kabul eden Orhan tedirgindir. Artık bir sırrı daha taşımak zorundadır. Oğlunun gerçek babası hayatının içine girmişken huzur bulamayan, kardeşinden umduğu desteği de göremeyen Orhan, öfkesini Nisan’dan çıkartır. Olan bitenden habersiz, Orhan’ın tavırlarına anlam veremeyen Nisan da sonunda patlar ve hiç yapmadığı bir şeye kalkışır.


Bu arada damadının eline bakıyor olmak, Rana’ya artık ağır gelmektedir. Kendince çözüm arayışına girer. Nisan’ın uyarılarına rağmen bulduğu yolda yürümeye kararlıdır.

19 Eylül 2007 Çarşamba

Bıçak Sırtı Dizisinin 3. bolum fragmanı

Bıçak Sırtı Dizisinin 3. bolum fragmanı.. Bakalım bu bolumde neler olucak..?

Bıçak Sırtı Yorumları

Bıçak Sırtı'nın 2. bölümünün tekrarı vardı dün gece. Dizi ilk bölümünden beri, bari olayları sır gibi saklıyor. Belli başlı şeyler, dizide açıklansada insanın aklında soru işaretleri oluşturuyorlar. Biraz monoton gibi dizi ama, aksiyon dizisi değil. Nejat İşlerin oğlunun mezarında, topragı elleyip, bu mezar 10 yıllık bir mezara benzemiyor demesi, etkileyici bir sahneydi. mehmet Günsür daha dizide yok ama amca karakteeri olarak diziye giricek ve Vildan Atasever' e dizide yazıcak gibi görünüyor.:) İleride de Sanki Nejat İşler ile Melissa arasında birşeyler başlaıcak gibi hissediyorum. Kadın kocasından çok sıkılmış, hep aynı şeyleri yapıyorlar, Aynı restoranda yemek yiyorlar, hep pırlanta hediye ediyor. Kadın mücevherci olmasaydın, bana ne hediye edicektin bilmiyorum dedi. Kadınlar hediyelerden hoşlannır ama ille pahalı olması gerekmez.Gönül almaktır. KAdın bunalmış:)) Şimdide Najat İşler diziye şoför olarak giricek, bakalım neler olucak. Çok korkuyorlar, Murat ellerinden gidicek die.. iyi seyirler

Bıçak Sırtı 2. Bolum

Dizinin 2. bölümünü kaçıranlar için..





17 Eylül 2007 Pazartesi

2. bölüm fragmani

2. bölüm fragmani

Bıçak sırtı oyunculaı ile harika bir ropörtaj

Aile baskıları, sınıf çatışmaları ve bastırılmayan aşkları bünyesinde barındıran bu müthiş dizi Bıçak Sırtı, 10 eylül pazartesi günü saat 22:00'de Kanal D'de ekrana gelecek.

Nejat İşler, Mehmet Günsür, Fikret Kuşkan, Vildan Atasever, Erkan Can ve Melisa Sözen gibi önemli oyuncuları kadrosunda buluşturan "Bıçak Sırtı" dizisi, ilk bölümüyle 10 Eylül pazartesi günü Kanal D ekranında...

Hem kadro hem de hikaye sağlam
Kanal D'nin yeni dizisi "Bıçak Sırtı", soyluluğun ve sıradanlığın ne kadar kırılgan kavramlar olduğunu tartışacak, babalığın ne demek olduğu sorusuna, iki farklı karakter üzerinden cevap bulmaya çalışacak. Başrol oyuncularından Fikret Kuşkan, "Kadro sağlam ama hikayemiz de çok iyi. Öyle oyuncuların arkasına sığınılmış bir durum yok yani"
derken, Mehmet Günsür ise dizide yansıtılan asilzadelik olayına pek sıcak bakmadığının altını çiziyor.
Seyirciye baştan söz veriyoruz
Dizide bir iftira yüzünden 10 yıl cezaevinde kalan Ali'yi canlandıran Nejat İşler de ekip arkadaşları gibi iddialı konuşuyor. Genç oyuncu, "Biz, seyirciye söz veriyoruz; tadında bırakacağız. Projemizin sonu belli. 'Millet sevdi, devam edelim' denilmeyecek" diyor. Erkan Can ise şunları ekliyor: "Genel olarak hikaye çok hoşuma gitti. Çünkü dramatik yapısı güzel. Diyaloglar yerli yerinde... İyi bir iş çıkacağına inanıyorum."

Zerda, Bir İstanbul Masalı, Aliye, Hırsız-Polis, Binbir Gece gibi unutulmaz dizilerin yapımcısı TMC, yine dev bir projeye imza atıyor: "Bıçak Sırtı"... Fikret Kuşkan, Nejat İşler, Mehmet Günsür, Erkan Can, Melisa Sözen ve Vildan Atasever gibi önemli oyuncuları kadrosunda buluşturan "Bıçak Sırtı", soyluluğun ve sıradanlığın ne kadar kırılgan kavramlar olduğunu tartışacak, babalığın ne demek olduğu sorusuna, iki farklı karakter üzerinden cevap bulmaya çalışacak. Aile baskıları, sınıf çatışmaları ve bastırılmayan aşkları bünyesinde barındıran bu müthiş dizi, pazartesi günü Kanal D’de ekrana gelecek.

FİKRET KUŞKAN (ORHAN) BU DİZİYİ ÖNEMLİ KILAN SONUNUN BELLİ OLMASI

Sizin için bu projeyi önemli kılan nedir?
- Başının, sonunun, her şeyinin aylar öncesinden belli olması. Bu dizi 45 bölüm ve bir yıl yayınlanacak. Uzun vadeye yayılacak bir dizi değil. Bunu biz tercih ettik. Biliyorsunuz eskiden 26 veya 45 bölümlük, yani sezonluk, tadı damakta kalan çok hoş işler yapılırdı. "İkinci Bahar", "Yeditepe İstanbul" gibi... Bu dizi de onların tadında olacak.

Kadro da çok iyi. Peki hikaye?
- Hikayemiz de çok iyi. Öyle oyuncuların arkasına sığınılmış bir durum yok yani. En iyi senarist gruplarından ve en iyi ekiplerden biriyle çalışıyoruz. Kendi işim olduğu için böyle konuşmuyorum. Ben nerede ne hata varsa söylerim. Burada da eğer bir yanlış görseydim, bu projeye girmezdim. Çünkü para kazanmak gibi bir derdim yok.

Dizide "Orhan" karakterini canlandırıyorsunuz. Karakterinizi anlatır mısınız?
- Orhan, tam bir bıçak sırtı karakter. Kökenlerine ve aile geleneklerine bağlı, sanat tasarımı okumuş, iyi yetişmiş, zeki, disiplinli, sokağın ne olduğunu bilmeyen ve fazlaca hırslı. "Sen alelade bir çocuk değilsin" diye büyütülmüş, buna karşı çıkmayı aklından bile geçirmemiş. Babasının kurduğu mücevher işini sürdürüyor. Kendisi gibi Osmanlı soyundan gelen Nisan’la evliliği de tıpkı işi gibi düz bir çizgide ilerliyor. Tek bir hatası var, söylemiş olduğu yalan. O yalan başka yalanları doğuruyor ve işler içinden çıkılmaz bir hál alıyor.

Yani Orhan gerçek bir aristokrat...
- Evet, Türkiye’de olmayan bir aristokrat ama... Biliyorsunuz ki Türkiye’de aristokrat yok. Büyük burjuva, küçük burjuva, halk, fakir ve zengin var. Aslında ben bu ülkede büyük burjuva, küçük burjuva olduğuna da inanmıyorum. Küçük burjuva, Orhan Veli ve Cahit Sıtkı’ydı. Bu ülkede sadece aileden gelen o soyluluğu devam ettirenler var. Bu anlamda dizideki Orhan entersan bir karakter.

MELİSA SÖZEN (NİSAN) FİKRET KUŞKAN SINIRLARI OLMAYAN BİR ADAM

Dizide, Fikret Kuşkan’ın oynadığı "Orhan" karakterinin eşini canlandırıyorsunuz. Nisan, nasıl bir kadın?
- Nisan, aşk evliliği yapmayan bir kadın... Osmanlı soyundan gelmenin ağırlığını her zaman üzerinde hissetmiş, bunu taşımayı kabul etmiş, zamanından önce olgunlaşmış, zeki, duyarlı ve güçlü bir kadın. Ama bu gücü, ağırbaşlı ve asil görüntüsünün altında gizlemiş. Gerçek bir anne sevgisiyle büyüttüğü oğlu Murat’ı kaybetme korkusu, ona gücünü keşfettirecek. İstese de kaçamadığı tutkulu bir aşkla birlikte büyük bir ikileme düşecek.

Fikret Kuşkan’la kamera karşısına geçmek, onun eşini canlandırmak sizin için heyecan verici bir deneyim olsa gerek...
- Çok... Çünkü çok acayip bir oyuncu Fikret... Onunla çok güzel, coşkulu vakit geçiriyoruz. O, sınırsız bir adam. Onun bu tutkusuna, çocuksu hallerine ve aynı zamanda her şeye hakim oluşuna hayranım. İlk zamanlar hızına yetişemiyordum. Aptal oluyordum. Şimdi her şey şahane. Çalışırken benim düşmemin imkanı olmuyor. Onun enerjisi beni ayakta tutuyor.

Bu sette hissettikleriniz neler?
- Oyunculuk anlamında, teknik anlamda çok şey öğreniyorum ama bu ekibin enerjisi beni bana yaklaştırıyor. Bu enerjinin seyirciye de geçeceğine, dizimizin çok başarılı olacağına inanıyorum.

MEHMET GÜNSÜR (MEHMET) ASİLZADELİK OLAYINA PEK SICAK BAKMIYORUM
Siz Osmanlı soyundan gelen "Reşat" ailesinin en küçük oğlusunuz ve Fikret Kuşkan’ın kardeşini canlandırıyorsunuz, değil mi?
- Evet. Dizideki adım da Mehmet. Mehmet, Osmanlı soyundan geldiği halde ailenin dışında durmayı tercih eden, kurallardan, resmiyetten sıkılmış, asalet kavramına önem vermeyen, bu yüzden de sık sık ağabeyi Orhan ve babası Selim Reşat’la çatışan bir adam. Yurtdışında üniversiteyi bitirip memlekete dönüyor. Küçük veliaht... Fakat Mehmet, bu ’mavi kan’ denilen asilzadelik olayına pek sıcak bakmıyor. Ailenin tavrını çok abartılı buluyor, çağın değiştiğine inanıyor. Ailenin bu hissiyatına, karşı düşüncelere sahip biri olarak baş kaldıran bir çocuk. İlginç karakterler barındıran bir dizi. Beğenileceğine inanıyorum.

"Beyaz Gelincik" dizisinde de böyle asi bir karakteri canlandırıyordunuz. Farklı karakterler gibi görünse de sanki biraz tekrar gibi duruyor. Siz ne dersiniz?
- Hayır, çünkü "Beyaz Gelincik"teki karakter ile buradaki farklı. "Beyaz Gelincik"te Adanalı bir ailenin oğluydum. "Bıçak Sırtı"nda canlandırdığım Mehmet, sanat tarihi bilgisi olan, Osmanlı tarihi bilen, çok daha kültürlü bir karakter. Asilik falan değil onunki... Kimsenin onu kısıtlamasına izin vermeden sadece kendi istediği şeyi yapmak istiyor.

Tıpkı Mehmet Günsür gibi...
- Evet. Aslında herkes kendi istediği şeyi yapmak ister. Ben her zaman ne istediğimi bildim. Bilmediğim zamanlarda da her şeyi zamana bıraktım. Her şeyden önemlisi beni her şekilde destekleyen bir ailem vardı. Bu yüzden çok şanslıyım.
"Beyaz Gelincik"ten erken ayrılıp İtalya’ya gittiniz. Çünkü orada eşiniz, oğlunuz, bir aileniz var. Şimdi ne yapacaksınız?
- Nejat (İşler), Fikret (Kuşkan) ve ben, aynı hikayede buluşmayı hep konuşurduk. Bu plan şimdi gerçekleşiyor. Burada olmamın en önemli nedeni de bu buluşmanın bu zamana denk gelmesi. Yoksa İtalya’daki hayatıma devam ediyordum. Dokuz yıldır oradayım. Evimiz orada. Ama bu dizi nedeniyle eşim ve oğlumla altı aylığına İstanbul’a taşınıyorum.

VİLDAN ATASEVER (GÜNEŞ) SEYİRCİ OLSAYDIM BU DİZİYİ İLGİYLE İZLERDİM

Genç bir oyuncu olarak, böyle bir kadroda yer almak çok heyecanlı bir durum olsa gerek...
- Kesinlikle... Ben de projeyi en başından itibaren bilenlerdenim. Benim için yapımcının güvenilir olması çok önemli. TMC bugüne kadar yaptığı bütün işlerde çok başarılı olmuş bir yapım şirketi. O yüzden benim için Erol Avcı’nın ismi çok önemliydi. Oyuncu kadrosu ise müthiş. Hepsi çok profesyonel. İyilerin buluştuğu bir dizi, daha ne olsun?
Dizide ağabeyi Ali’yi hapisten kurtarmaya çalışan avukat Güneş’i canlandırıyorsunuz. Güneş de sizin gibi tuttuğunu koparan, azimli bir kız galiba...
- Evet. Düzgün ve güçlü bir genç kız. Güneş sadece bir avukat değil, ağabeyini çok seven, kendisini ağabeyine adamış bir kız. Ağabeyi hapishaneye düştüğünde bütün aile ona yüz çevirirken, bir tek o inanmış masum olduğuna. Ve okuldan mezun olunca ilk yaptığı iş, bunu kanıtlayıp onu hapisten çıkarmak oluyor. Büyük zorlukları, doğruya ve dürüstlüğe olan inancıyla aşmayı beceriyor. Kolay bir hayat sürenleri küçümsüyor. Ama hiç beklemdiği bir aşkın ortasına düşüverince hayata başka bir pencereden bakmaya başlayacak.

Bu soyluluğun ve sıradanlığın ne kadar kırılgan kavramlar olduğunu tartışan bir dizi. Sizin bu kavramlara bakışınız nedir?
- Bunlar benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Önemli olan insanlıktır. Sonuçta hepimiz insanız. Dizide iki sınıf var, asiller ve halk... Ama bu iki tarafından da ortak noktaları var, bir çocuk... Hikaye de o çocukla başlıyor. Eğer ben bu projenin içinde olmasaydım, bu diziyi ilgiyle izlerdim.

ERKAN CAN (NUMAN) DİZİNİN ÇOK HOŞ BİR DRAMATİK YAPISI VAR

Bu dizide bir soylu kesim, bir de mahalle kesimi var. Siz mahalledensiniz, değil mi?
- Evet... Ben bu dizide Numan karakterini canlandırıyorum. Bir kamyon şoförüyüm. Nejat İşler’in canlandırdığı Ali karakterinin arkadaşıyım. Numan, çoluğunu çocuğunu depremde kaybetmiş. Yani hayatın ertelenemez olduğunu, acı bir tokatla kavramış. Bu yüzden Ali geçmişe kilitlendiğinde, onu sarsıp kendine getirmeyi çok iyi beceriyor. Numan, tecrübelerinden Ali’ye çok şey aktaracak. Kısacası Numan, mahallenin ağabeyi... Görünümü kabadayı gibi duruyor ama çok iyi bir adam.

Numan’ı çok sevmişsiniz...
- Genel olarak hikaye çok hoşuma gitti. Çünkü dramatik yapısı güzel. Diyaloglar yerli yerinde... Bunlar çok önemli. Biz de elimizden gelen en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Ve iyi bir iş çıkacağına inanıyorum. Öyle olmasaydı burada olmazdık zaten.

Nasıl bir hazırlık dönemi geçirdiniz. Mesela kamyon şoförlerinin hayatlarını ne kadar biliyorsunuz?
- Çok iyi biliyorum. Çünkü bizim köyde her kapıda iki kamyon vardır. İznik Gölü kyısındaki Bayırköy’denim. Orada büyüdüm. Sebzeyi kamyona yükler, hale yetiştirirdik. Dolayısıyla o hikayeleri çok iyi bilirim. 15 yaşından beri de kamyon kullanırım.

Cesaretli yapımcıya ihtiyacımız var
Bir tarafta Fikret Kuşkan, Melisa Sözen ve Mehmet Günsür’ün canlandırdığı, köşkte yaşayan soylu bir aile, diğer tarafta ise Cankurtaran’da yaşayan Ali var... Ve Ali’nin hayatı, günün birinde bu aile ile kesişiyor. Her iki tarafın ortak noktası ise çocuk. Bize biraz canlandıracağınız Ali karakterini anlatır mısınız?
- Ali, Cankurtaran’da, kendi halinde, çok sıradan yaşayan bir marangoz. Evli... Bir iftira sonucu hapse giriyor, 10 yıl hapis yatıyor. Ama kendini geliştiriyor. Kitap okuyan, kafası çok çalışan bir adam. 10 yıl sonra avukat olan kardeşinin yardımıyla cezaevinden çıkıyor. Çıkmasıyla da hikaye başlıyor.

Neden cezaevine girmiş Ali?
- Baba olmayı beklerken hayatın sillesini en ağır şekilde yiyor. Karısının ve kendi çocuğunun katili damgasıyla hapiste 10 yıl geçiriyor. Uğradığı iftira da bu zaten.


Dizide ana konuyu oluşturan soyluluk, sıradanlık sizin için ne ifade ediyor?
- Bana sorarsanız, ben babamdan ötesini tanımam. Soy, sop, ırk beni hiç ilgilendirmez. Kimin nereden geldiğini umursamam. Oynadığım karakter de davranış olarak soylu. Soylarıyla, soplarıyla övünen çoğu insanın, saçma sapan vaziyetlere girdiği günümüzde, Ali gayet soylu bir adam. Bence soyluluk, davranışlardadır. Şecerede, ailede değildir.

Size kolay gelsin diyelim o zaman...
- Teşekkürler. Biz, seyirciye söz veriyoruz; tadında bırakacağız. Projemizin sonu belli. "Millet sevdi, devam edelim" denilmeyecek. Dizi 90 dakika da olmayacak. Koşulları biraz zorlayacağız. Uzun kasetler yok. Eğer bunda başarılı olursak, yolu açmış olacağız. Bundan sonra da bu iş böyle gidecektir diye düşünüyorum. Sadece cesaretli yapımcılara ihtiyacımız var.

Kelebek-Hürriyet
Röportaj: Sema DENKER
Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN

14 Eylül 2007 Cuma

2. bölüm özet

Ali, köşke iyice yaklaşıyor!


Ali , yıllar boyunca yaşadığını bile bilmediği oğlu Murat’ı görmenin sarsıntısını yaşarken, Orhan da Ali’nin hapisten çıktığını öğrenmenin paniği içindedir. Büyük sırrını karısı Nisan’a bile söyleyemeyen Orhan, Murat’ı korumak ve Ali’yi püskürtmek için çeşitli planlar yapar. Ancak bu hiç de kolay olmayacaktır.


Bu arada, Orhan’ın kardeşi ve ailenin başına buyruk oğlu Mehmet yurt dışından dönüş hazırlığındadır. Gelmeden önce, aileye büyük bir sürprizi olduğunu söyler. Ama daha gelir gelmez kendisini bekleyen başka bir sürprizle karşılaşır.


Nisan, Orhan’ın davranışlarını yadırgamaktadır. Orhan, Murat’ı koruma telaşı ve sırrını saklama zorunluluğuyla iyice içine kapanmış, evliliğinden uzaklaşmaya başlamıştır.


Güneş ise ağabeyi Ali’nin sıkıntısını görmekte ve Murat’ı geri almalarının zor olmadığını söylemektedir. Ancak, Ali’nin bambaşka bir planı vardır.

Bicak Sirti 1. bolum youtube








10 Eylül 2007 Pazartesi

bıçak sırtı ilk bölümü


Bıçak sırtı ilk bölümüyle Bu akşam ekranalrda olucak. Büyük oyuncu kadrosuyla, dizi daha başlamadan merak uyandıran dizi, konusuylada damgasını vurucak gibi duruyor. Herşeyden önce oyuncular insanı cezbediyor. Kadroya bir bakıyorum hep sevdiğim oyuncular. Nejat İşler, Fikret Kuşkan.. Ve dahası.. Nejat İşler her yaptıgı projede, filmde, kendini aşıyor. BAR' da filminde en son, onu izlerken tüylerim diken diken olmuştu. Sanki o dayak diyen çcouklar bendim. Adamın ayrı bir karizması ve performansı var. Ne yapsa yakışıyor, üstelik hep daha iyisiyle.. İleriki işlerde yapıcakalrını kestiremiyorum. Bar' da filmini İstanbul Film Festivalinde izlemiştim, Film sonundaki sohbette, Nejat İşler' e bu sefer zekasıyla hayran kaldım. Dizinin diğer oyuncularıda birbirinden harika.( Nejat benim favorim;)) Kadroyu tekrar yazıyım.

  • Fikret Kuşkan (Orhan Ertuğrul),
  • Nejat İşler (Ali Sinan),
  • Mehmet Günsür (Mehmet Ertuğrul / Orhan’ın kardeşi),
  • Melisa Sözen (Nisan Ertuğrul / Orhan’ın karısı),
  • Vildan Atasever (Ali’nin kızkardeşi),
  • Erkan Can (Ali’nin arkadaşı),
  • Tuğrul Çetiner (Selim Reşat Ertuğrul / Orhan’ın babası),
  • İpek Bilgin (Rana / Nisan’ın annesi),
  • Nihan Koldaş (Gönül / Kalfa) ,
  • Batuhan Karacakaya (Orhan’ın oğlu)
Bıçak Sırtı Bu Akşam 22:00 da Kanal D ekranlarında..

8 Eylül 2007 Cumartesi

Kanal D'nin İddalı Dizilerinden Bıçak Sırtı'nın Başrol Oyuncularından Nejat İşler Diziyi ve Dizideki Rolünü Anlattı



KANAL D'NİN İDDALI DİZİLERİNDEN BIÇAK SIRTI'NIN BAŞROL OYUNCULARINDAN Nejat İşler DİZİYİ VE DİZİDEKİ ROLÜNÜ ANLATTI!

Bir tarafta Fikret Kuşkan, Melisa Sözen ve Mehmet Günsür'ün canlandırdığı, köşkte yaşayan soylu bir aile, diğer tarafta ise Cankurtaran'da yaşayan Ali var... Ve Ali'nin hayatı, günün birinde bu aile ile kesişiyor. Her iki tarafın ortak noktası ise çocuk. Bize biraz canlandıracağınız Ali karakterini anlatır mısınız?


- Ali, Cankurtaran'da, kendi halinde, çok sıradan yaşayan bir marangoz. Evli... Bir iftira sonucu hapse giriyor, 10 yıl hapis yatıyor. Ama kendini geliştiriyor. Kitap okuyan, kafası çok çalışan bir adam. 10 yıl sonra avukat olan kardeşinin yardımıyla cezaevinden çıkıyor. Çıkmasıyla da hikaye başlıyor.

Neden cezaevine girmiş Ali?

- Baba olmayı beklerken hayatın sillesini en ağır şekilde yiyor. Karısının ve kendi çocuğunun katili damgasıyla hapiste 10 yıl geçiriyor. Uğradığı iftira da bu zaten.

Dizide ana konuyu oluşturan soyluluk, sıradanlık sizin için ne ifade ediyor?

- Bana sorarsanız, ben babamdan ötesini tanımam. Soy, sop, ırk beni hiç ilgilendirmez. Kimin nereden geldiğini umursamam. Oynadığım karakter de davranış olarak soylu. Soylarıyla, soplarıyla övünen çoğu insanın, saçma sapan vaziyetlere girdiği günümüzde, Ali gayet soylu bir adam. Bence soyluluk, davranışlardadır. Şecerede, ailede değildir.

Size kolay gelsin diyelim o zaman...

- Teşekkürler. Biz, seyirciye söz veriyoruz; tadında bırakacağız. Projemizin sonu belli. 'Millet sevdi, devam edelim' denilmeyecek. Dizi 90 dakika da olmayacak. Koşulları biraz zorlayacağız. Uzun kasetler yok. Eğer bunda başarılı olursak, yolu açmış olacağız. Bundan sonra da bu iş böyle gidecektir diye düşünüyorum. Sadece cesaretli yapımcılara ihtiyacımız var.

Melisa Sözen


1985 yılında İstanbul'da doğdu, Bıçak Sırtı'nın en genç başrol oyuncularından Melisa Sözen, Pera Güzel Sanatlar Lisesi Tiyatro Bölümü mezunu ve halen Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları bölümüne devam ediyor.

14 yaşında Çağan Irmak'ın yönettiği Bana Şans Dile adlı yapımda görev alan güzel oyuncunu daha önce 17 yapımda rol aldı.

Vildan Atasever


(26 Temmuz 1981 - Bursa) Türk sinema oyuncusu.

15 yaşında oyunculuğa başladı. Oyunculuğun yanı sıra DJ ve VJ'lik yaptı. Ancak ilk olarak dönemin popüler web sitesi chivi.com'da ilk webcam kızı olarak tanındı.

Kurtlar Vadisi adlı dizide oynadı. Daha sonra Sinan Çetin'in yapımcılığını üstlendiği ve Alper Çağlar'ın yönettiği ancak henüz vizyona girme şansı bulamayan Plajda Kız Tavlama Kılavuzu isimli filmde oynadı.

Kadın İsterse adlı TV dizisinde Hülya Avşar'ın kızını canlandırdı. 2005 yılında vizyona giren, Kutluğ Ataman'ın yönettiği, Perihan Mağden'in "İki Genç Kız'ın Romanı" adlı romanından uyarlanan İki Genç Kız adlı filmde yine Hülya Avşar'ın kızını oynadı. Bu ilk filmi ile Altın Portakal ödülü kazandı. İlk filminde bu önemli ödülü alması oldukça tartışıldı.

Şu anda, Bıçak Sırtı'n da oynamaktadır.

Filmografi
Yıl Yapım Rol Notlar
2003 Kurtlar Vadisi Nazlı Bekiroğlu
2004 Azize
Kadın İsterse Buket
2005 İki Genç Kız Handan
2006 Kader Uğur
2007 Yaralı Yürek

Ödüller
Yıl Ödül Kategori Not
2005 42. Antalya Altın Portakal Film Festivali- En İyi Kadın Oyuncu - İki Genç Kız
2006 18. Ankara Uluslararası Film Festivali- En İyi Kadın Oyuncu - Kader

Erkan Can'ın korkusu

Erkan Can baba vasiyeti gereği hep iyi bir insan olmaya çalışmış. Bence başarmış görünüyor. Yıllardır tanırım, bir eksiğini görmedim şahsen...

'Takva' isimli filmde tarikata girince kendini sorgulamaya başlayan bir Müslümanı canlandıran Erkan Can, 'Bende Allah sevgisi de var, Allah korkusu da var' diyor

İSTANBUL - Muharrem iyi niyetli bir Müslüman'dır. Fakat bir tarikata girince kendini sorgulamaya başlayacaktır. Yönetmenliğini Özer Kızıltan'ın yaptığı, senaryosunu ise Önder Çakar'ın yazdığı 'Takva'nın (Allah korkusu), konusu kısaca böyle. Erkan Can, Meray Ülgen, Güven Kıraç'ın başrollerini paylaştığı film, konusu itibarıyla hayli tartışma yaratacağa benziyor. Giderek iyi bir aktör olan Erkan Can'la 'Allah korkusu' üzerine konuştuk.
Allah korkunuz var mı?
Var.
Ne diye korkuyorsunuz?
Allah sevgisi de var, Allah korkusu da var. 'Takva' da da zaten böyle bir durum var. Çok geniş bir anlamı var İslam felsefesinde. Allah korkusu, Allah sevgisi, Allah'ın yap dediklerini yapmak, yapma dediklerini yapmamak, kısaca böyle diyebiliriz ama sadece korku değil, sadece sevgi de değil. Bu korku bir saygı. Bildiğimiz bir korku değil. Bence, benim hissettiğim bu.
Korkacak bir şey mi yapıyorsunuz?
İnsanoğlu korkacak bir şey yapmıyorsa Allah'tan korkmaz. Kendi içinde, kendi vicdanında. Film de bunu diyor, Allah her yerde var. Yanlış bir şey yapıyorsam korkarım. Yaptığıma inanıyorsam. Başkaları için belki o doğru olabilir ama o yapılan şey yanlış diye ben kendi içimde acaba diye düşünüyorsam bunun muhasebesini kendi vicdanımda verdiğim zaman, zaten Allah'la konuşuyorsun demektir. Namaz kılıp, şekil olarak öyle görünüp de, beyninin içinde birtakım şeytani fikirler, düşünceler üretiyorsun, ya da bunları eyleme döküyorsun ve bunu bir tek sen biliyorsun. Ama bir kişi daha biliyor, o da Allah. Bundan da kaçış yok yani. O zaman Allah'tan korkarsın. Eğer bunun farkında olursan. Olmazsa zaten düzgün, iyi adam olursun. Zaten Allah'tan korkacak bir şeyin kalmıyor o durumda. Ben de Erkan Can olarak hayatımı hep öyle düşündüm. Oradaki Muharrem'le benzeşen durumumuz da şöyle, Muharrem iyi bir insan olmak istiyor. Ben de çocukluğumdan beri hep iyi bir adam olmaya çalışıyorum, nasıl oluyorsa.
Kim dedi size küçükken 'iyi adam ol' diye?
Babam. Adam ol derdi. Çok iyi bir insandı. Babam diye söylemiyorum. Acayip bir adamdı, çok düzgün bir adamdı. Babam insandı. Haftada üç akşam filan içerdi içkisini. Ama kafaya bir şey takıldığı zaman, bir haksızlık, bir şey olduğu zaman, ben insanım diye hiç susmaz konuşurdu. İnsanım insan diye söylenirdi. Babamdan kaldı hep bunlar bana.
Bu filmden sonra inançlarında bir değişiklik oldu mu?
Yoo, hep aynıydım, hep aynıyım. Elhamdülillah. Oyuncuyum, oyuncu olarak ben sadece rolümü yaptım. Muharrem oldum. Muharrem karakterine büründüm, bu filmi çektim. Muharrem'i beyazperdede bıraktım. Muharrem orada. Ben yine normal sosyal hayatıma işime gücüme devam ediyorum. O başka bir durum. Mesela televizyon dizisi yaptık. Orada karikatür bir durum yarattık. Ben onu oynarken de hep çocukları hedef aldım. Bir palyaço gibi, çocuklar beni çok sevdi. Bu benim için yeterli. Temel komik, esprili Karadeniz insanı. Oradan bir komik durumu yapıştı üzerimize. Fakat bunu yine 'Mahallenin Muhtarları'nda oynarken 'Gemide' filmiyle kırdım. Sonra 'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar' işte. Uğur Yücel'in 'Yazı Tura'sı ve başka filmlerle kırıldı.
İşimizi yapıyoruz yani.
Kimler Allah'tan korkmalı?
Başta din istismarı, bayrak istismarı, Atatürk istismarı. Her şeye dümen tutuyorlar ya böyle. Biz Atatürkçüyüz durumuyla başka şeyler oluyor, bayrağımız durumuyla başka şeyler oluyor. En son Müslümanız, İslamız deyip bunu çok istismar edip ve bunun üzerinden başka numaralar yapan insanlar ta ki Allah'tan korkmalı. Ve en çok bunun hesabı sorulacak herhalde yukarıda. Müslümanlık'la değil insanlıkla alakalı bir şey bu. İyi bir Hıristiyan da iyi bir Hıristiyan'dır. Öyle zannediyorum ki Allah onu da cennetine alacaktır. Ama Hıristiyanlığı da istismar edenler de öbür tarafta yanacaklar herhalde ve yanmaları gerekiyor bence. Ayrıca da herkesin bir inancı vardır, ben de karışmayalım diyorum. Hiç karışamam, herkes istediği şekilde istediğine inanır. Herkese çok saygım var. Sonuna kadar saygım var. Ben hayatım boyunca insani değerleri önde tuttum. Herkese aynı mesafede ve uzaklıktayım. Elhamdülillah Müslümanım ben de. Öyle eğitildik, bu ülkede doğduk, büyüdük.
Bir de film çekilirken polisler baskın yapmış...
Şimdi biz filme başlamadan önce aylarca araştırdık, zikirlere gittik, izinler aldık, bu işi hata yapmadan, gerçeğine uygun, aynen, bire bir nasıl yaparızın provalarını yaparken polisler geldi. Burada işte böyle böyle şeyler oluyormuş. Şikâyet olmuş filan. Çünkü yanımız sinagog. Binamız yan yana. Ülkede de terör memör, ıvır zıvır haklı olarak, polisler de devlet olarak bakmak zorunda. Bir komşu da söylemiş burada ne oluyor diye. Koro halinde çalışma yaparken geldiler bastılar, izinlerimizi gösterdiler, senaryo verdik, teşekkür ederiz dediler ve gittiler. Aziz Nesin'in hikâyesi gibi oldu.

HIZIR TÜZEL

Erkan Can - biyografi

Doğumu: 1958
Eğitimi : Demirtaş E.M.L., Konservatuvar

Filmleri - Oyuncu (22 Film)
Bıçak Sırtı 2007
Kader 2006
Bir Demet Tiyatro 2006
Fırtına - Oflu Hoca 2006
Pamuk Prenses 2 2005
Takva - Muharrem 2005
Kapıları Açmak - Suphi 2005
O Şimdi Mahkum - Sadık Kazım 2005
Synthetic 2004
Anlat İstanbul - Darbukacı 2004
Büyükannenin Konağı - Uşak Burhan 2003
Yazı Tura - Firuz 2003
Azad 2002
Vizontele - Mela Hüseyin 2000
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar - Suat 2000
Bana ‘Old and Wise’ı Çal - Oğuz 1998
Gemide - Kaptan 1998
Sokaktaki Adam 1995
Yalancı - Hulusi 1993
Mahallenin Muhtarları - Temel 1992
Gençler 1989
Davacı - Seyyar satıcı 1986
Ödülleri
  • 11.Ankara Film Festivali, 1999
  • En İyi Erkek Oyuncu Gemide
  • 35.Antalya Film Şenliği, 1998
  • En İyi Erkek Oyuncu Gemide
  • 43.Antalya Film Şenliği, 2006
  • En İyi Erkek Oyuncu Takva
  • 26.İstanbul Film Festivali, 2007
  • En İyi Erkek Oyuncu Takva
  • 12.Nürnberg Türkiye/Almanya Film Festivali, 2007
  • En İyi Erkek Oyuncu Takva
  • 10.Orhan Arıburnu Ödülleri, 1999
  • En İyi Erkek Oyuncu Gemide
  • 26.Siyad Türk Sineması Ödülleri, 2004
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Yazı Tura
  • 28.Siyad Türk Sineması Ödülleri, 2006
  • En İyi Erkek Oyuncu Takva

7 Eylül 2007 Cuma

Bicak Sirti Tanitim Fragmani

Merkala beklenen dizi Bıçak Sırtı, 10 Eylül pazartesi günü sevenelriyle buluşuyor..

Bicak Sirti 1. bolum ozeti



Ali (Nejat İşler), haksız yere, üstelik hamile karısını öldürmek suçundan on yıldır hapistedir. Abisini kurtarmak için avukat olan kardeşi Güneş (Vildan Atasever), davayı yeniden açmaya kararlıdır. Ama bu çabasının, herkesin hayatını bambaşka bir yöne çekeceğinden habersizdir. Umudunu çoktan yitiren Ali’nin ise başka planları vardır... Osmanlı soyundan gelen Orhan (Fikret Kuşkan), babasının kurduğu mücevher işini başarıyla sürdürmektedir. Karısı Nisan (Melisa Sözen), kendi çocuğu olduğuna inandığı Murat ve babası Selim Reşat’la (Tuğrul Çetiner) birlikte, aile geleneklerine bağlı yaşamaktadır. Yıllar önce her şeyi göze alarak kurduğu bu düzenli hayat, hiç tanımadığı ve neredeyse varlığını bile unuttuğu bir adamın aniden ortaya çıkmasıyla altüst olur. Bir tarafta İstanbul’un eski bir mahallesinde yaşanan hayat kavgası... Diğer tarafta soylu bir ailenin gölgelerle dolu geçmişi... Ve bütün bunların ortasında, her şeyden habersiz masum bir çocuk...

Yılın dizisi “Bıçak Sırtı”nı kaçırmayın!

Bicak Sirti Genel Öykü


Soyluluk ve yoksulluk
Bıçak Sırtı, yasak aşklarla, ihanetlerle, babalığın ne olduğu meselesiyle, soyluluk ve yoksulluk kavramlarıyla örülü sürükleyici bir drama.

Ali (Nejat İşler) işlemediği bir cinayetten, üstelik hamile karısını öldürmek suçundan hüküm giymiş ve haksız yere on yıl hapis yatmış bir adamdır.

Orhan (Fikret Kuşkan) Osmanlı hanedanlığından gelen kimliğine, kökenlerine bağlı bir soyludur. Hiç de meşru olmayan bir yöntemle sahiplendiği çocuğun, kendi oğlu olduğuna çoktan inanmıştır.

Orhan’ın karısı Nisan (Melisa Sözen) ise ömrü boyunca aşkı hiç tatmamış, altın bir kafeste yaşamak zorunda kalmış, bütün enerjisini biricik oğluna vermiş genç bir kadındır.

Bıçak Sırtı’nda bu üç kişinin yolları garip bir biçimde kesişir. Hem de ömürleri boyunca isteseler bile koparamayacakları bağlarla...

Bıcak Sırtı Dizi Hakkında



Yapım : TMC
Yapımcı : Erol Avcı
Yönetmen : Selim Demirdelen
Senaryo : Neşe Şen, Gaye Boralıoğlu, Şerif Erol, Gülden Çakır, Emine Algan
Müzik : Cihan Sezer, Can Atalar
Oyuncular :

  • Fikret Kuşkan (Orhan Ertuğrul),
  • Nejat İşler (Ali Sinan),
  • Mehmet Günsür (Mehmet Ertuğrul / Orhan’ın kardeşi),
  • Melisa Sözen (Nisan Ertuğrul / Orhan’ın karısı),
  • Vildan Atasever (Ali’nin kızkardeşi),
  • Erkan Can (Ali’nin arkadaşı),
  • Tuğrul Çetiner (Selim Reşat Ertuğrul / Orhan’ın babası),
  • İpek Bilgin (Rana / Nisan’ın annesi),
  • Nihan Koldaş (Gönül / Kalfa) ,
  • Batuhan Karacakaya (Orhan’ın oğlu)

Fikret Kuşkan - ropörtajı

Fikret Kuşkan eşiyle ilk kez

Kısa bir süre önce evlenen ünlü aktör Fikret Kuşkan ile genç oyuncu Bahar Kerimoğlu ilk kez Pazar SABAH'a konuştu. Kuşkan "Bahar kalbiyle, beyniyle kısaca her şeyiyle aşık olduğum bir kadın" derken Kerimoğlu "O benim ilk erkek arkadaşım. Bir aile olalım istiyorum" diyor.


Fotoğrafına bakıp bakıp şiir yazdım

Kısa süre önce evlenen oyuncu Fikret Kuşkan ve Bahar Kerimoğlu birlikte Pazar SABAH'a konuştu. Kerimoğlu "Fikret ilk erkek arkadaşım" derken Kuşkan "Onun her şeyine aşığım" diyor.

Biri Türk Sineması'nın başarılı aktörü, diğeri ise Bilkent Üniversitesi Tiyatro- Oyunculuk Bölümünü birincilikle bitirmiş, New York, Actors Studio Drama Okulu'nda mastır yapmış genç bir yıldız adayı. Evlilikleriyle herkesi şaşırtan Fikret Kuşkan ve Bahar Kerimoğlu, aşk öyküleriyle de şaşırtıyor. Böylesi yalnız olan ve aşkı bekleyen herkesin başına...
- Nasıl tanıştınız önce onun hikayesini dinleyelim mi?
- Fikret Kuşkan: Onu Bahar anlatsın çünkü çok güzel anlatıyor.
- Bahar Kerimoğlu: New York'ta okul bittikten sonra İstanbul'da yaşamaya karar verdim. Ankara'da doğup büyüdüğüm için İstanbul'u hiç bilmiyorum. Tek bildiğim yüksek tavanlı eski bir Rum evinde yaşamak istediğimdi. Bana "Cihangir'e bak" dediler. Cihangir'e gittim ve emlakçı emlakçı gezerken hayalimdeki evi buldum. Yeni kiracı çıkmış...

F.K: Bu arada o evden çıkan kiracı da benim.

- Sahi mi?
B.K: Evet! Eve gelen postalarda hep Fikret'in adını görüyorum ama tanımıyorum bile. Sonradan oyuncu Fikret Kuşkan olduğunu öğrendim. Ama dizilerle ve Türk sinemasıyla çok ilgili olmadığım için bana bir şey ifade etmedi.

- Peki sonra?
B.K: Bir arkadaşım yeni evimi ziyarete geldi bir akşam. O sırada bir arkadaşı aradı. Sonra o da geldi. Meğer Fikret'in ev arkadaşıymış. Gelince "Nasıl olur, burası bizim ev" diye çok şaşırdı.

F.K: O adam da Bahar'la tanışmamıza vesile olan sevgili arkadaşım Hüsnü.

B.K: Sonra ben Hüsnü'yle çok yakın arkadaş oldum ve Fikret'le de bir gece hep birlikte dışarı çıktığımızda tanıştık.

F.K: Aslında ben o evde zor bir ilişkiyi bitirmiştim, evle birlikte her şeyi kapatmak istiyordum. O sokağa bile uğramak istemiyordum. Hüsnü bana "Sen iyi değilsin, yeni bir ev bulana kadar biraz bende kal" dedi. Ben ne kadar sosyofobiksem, o benim tam tersimdir. Beni de bir gece dışarı

çıkmaya ikna etti ve o gece Bahar'ı gördüm.

- İlk görüşte aşk mıydı?
B.K: O gece epey yere gittik. Ama Fikret'in söylediğine göre o bana daha Nevizade'de yemek yerken aşık olmuş. Gecenin sonunda "Senin adın Bahar değil, biliyor musun?" dedi. "Senin adın kuzgun. Kuzgun nedir biliyor musun? Çok özel bir kuş, siyah-mavi" falan diye devam etti. Sonradan öğreniyorum ki meğer "kuzgun" kargaymış.

F.K: Ben o gece inanılmaz sarhoştum. Sonrasında da Bahar'la uzun süre görüşmedik. Bu arada iş arıyormuş. Tanıdığı ajanslara götürmek üzere Hüsnü bir akşam eve Bahar'ın resimleriyle geldi. Ben bu kez de o resimdeki kıza aşık oldum. Ama onun Bahar olduğunun farkında değilim, sonra öğrendim.

- Kuzgun'a benzettiğiniz gece epey sarhoştunuz anlaşılan...
B.K: Öyleydi gerçekten. Diyorum ya, beni unutmuş o resimdeki kıza bakıp bakıp şiirler yazmış. Bir gün ben Hüsnü'nün evine gittim, Fikret de evde. Bana şiirlerini okudu ve aslında bana yazdığını itiraf etti.

- Fotoğrafına aşık olduğunuz bir kızla ilişkiye girmek ürkütmedi mi sizi? Gerçek çok başka olabilirdi...
F.K: Tabii ki çok çekindim çünkü onu kırmaktan korkuyordum. Bir fotoğrafa aşık olmuştum ve tanıyınca tüm büyüsü bozulabilirdi. Birbirimizi benimsememiz 5-6 ay sürdü. Ama tanıyınca doğru kadına aşık olduğumu anladım.

B.K: Benim o fotoğraftaki kızın yerine geçmem uzun zaman aldı. Benim için de zordu çünkü Fikret benim hayatımdaki ilk erkek arkadaşım. İlk defa aşık olup biriyle beraber oldum ve evlendim. Biraz köyde yetişmiş gibi oldu ama...

- Neydi diğer kadınlardan farkı, neden onu böyle sevdiniz?
F.K: Benim kadın versiyonumdu çünkü Bahar. Dişi olsaydım, ben de böyle bir dişi olurdum. Ama bu arada benim hayata bakışımı çok daha önemli bir yere getirecek düzey,

altyapı ve birikime sahip bir kadındı. Sadece dudağının kenarındaki siyah çizgiye aşık olmadım. Hiçbir şeyini göz ardı etmiş değilim. Kalbi, beyni, aklı her şeyi etkiledi beni.

- Dışarıdan bakıldığında çok farklı iki insan gibi duruyorsunuz. Eşiniz çok özenle büyütülmüş, evin prensesi, siz ise her şeye muhalefet eden, hırçın adamsınız sanki...
F.K: Doğru ama çok da benzer yönlerimiz var. O da babasını çok küçük yaşta kaybetmiş, ben de. İkimiz de sevgi dolu ailelerde büyümüşüz. Sadece hayata başka yanlardan hazırlanmışız. Ben şiddet dolu bir dünya içinde inanılmaz hırçın yaşarken, o çok daha korunaklı büyümüş. O yüzden benim çok önemli yerlerimi törpüleyecek, besleyecek biri. Kısaca hayatımda sadece biblo gibi duracak bir kadın değil Bahar.

- Peki siz ne buldunuz Fikret Kuşkan'da?
B.K: Zor güzeldir. Fikret alışılmışın dışında ama iyi ki de öyle. Çoğumuz gibi politik cevaplar vermediği için agresif ve zor bir adam olarak nitelendiriliyor. Bir duruşu var ve onun hep arkasında. Ben de öyleyim ama tepkilerimi üslubuyla ve yumuşak bir dille ifade ederim. Bir de benim anne ve babam psikiyatrist, ablam psikolog. Yani malzeme hep insan... Fikret bu anlamda çok zengin bir malzemeydi benim için. Hala beni şaşırtıyor, onu keşfetmeye devam ediyorum.

F.K: Bahar beni en çıplak, en korunmasız halimle gördü ve sevdi. Kalbimin duvarlarını açtığım ilk kadındı bu anlamda. Bence içimdeki temizliği ve özü görüp üzerine gitti. Yoksa hiçbir kadın bir looser'ın (tutunamayan) peşinden gitmez.

B.K: Öyle deme!

F.K: Yani sağlıksız hareket etmez demek istiyorum. Bir de sen çok korunaklı ve temkinli büyütülmüşsün. Ayrıca psikoloji denilen şeyin içinden geliyorsun. Sen konuşursun, meseleyi çözersin. Ama ben konuşmadan ilk darbeyi vururum.

İlknur K. AKMAN

Fikret Kuşkan


Fikret Kuşkan (Mehmet Fikret Kuşkan) - Türk sinema oyuncusu.

1986'da İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü özel yetenek sınavını kazanarak eğitimini bu okulda sürdürüp tamamlamıştır.
Filmleri

Sinema filmleri

  • Sis 1988 (yön: Zülfü Livaneli) (Murat rolünde)
  • İki Başlı Dev 1990 (yön: Orhan Oğuz)
  • Gizli Yüz 1990 (yön: Ömer Kavur)
  • Yaz Yağmuru 1993 (yön: Tomris Giritlioğlu)
  • C-blok 1993 (yön: Zeki Demirkubuz)
  • Dönersen Islık Çal 1993 (yön: Orhan Oğuz)
  • Deniz Bekliyordu 1996 (yön: Sunar Kural Aytuna)
  • Avcı 1998 (yön: Erden Kıral)
  • Dansöz]] 2000 (yön: Savaş Ay) (İsa rolünde)
  • Muhallebicinin Oğlu 2000 (yön: Cemal Şan) (Suat rolünde)
  • Şellale 2001 (yön: Semir Aslanyürek)
  • 9 2002 (yön: Ümit Ünal) (Kasap Tunç rolünde)
  • Meşrutiyet - Abdülhamit Düşerken 2002 (yön: Ziya Öztan)
  • Hititler 2002 (yön: Tolga Örnek)
  • Mustafa Hakkında Herşey 2004 (yön: Çağan Irmak)
  • Sen Ne Dilersen 2005 (yön: Cem Başeskioğlu)
  • Babam ve Oğlum 2005 (yön: Çağan Irmak)
  • Anlat İstanbul 2005
  • Kabuslar Evi (2006) (yön: Çağan Irmak)

Televizyon filmleri
  • Issızlığın Ortası 1991
  • Muhallebicinin Oğlu 2000
  • Artık Çok Geç 2000 (yön: Cemal Şan)
  • Şaşı Felek Çıkmazı 2000 (yön: Haluk Bener)
  • Emanet 2002
  • Esir Şehrin İnsanları 2003 (yön: Cafer Özgül)
  • Yolculuk 2005

Ödülleri
  • 14. Ankara Film Festivali, 2002 En İyi Erkek Oyuncu (9)
  • 25. İstanbul Film Festivali, 2006 En İyi Erkek Oyuncu (Babam ve Oğlum)
  • 23. Antalya Film Festivali'nde en iyi erkek oyuncu ödülünü Ekrem Bora'yla paylaştı.

Nejat İşler Fotoğrafları







Mehmet Günsür - biografi

8 Mayıs 1975'de İstanbul'da dünyaya gelen Mehmet Günsur liseyi İtalyan Lisesi'nde okudu. Oyuncunun İtalya ile bu kadar yakından bağlarının olmasını bu durum açıklıyor. Marmara Üniversitesi reklamcılık bölümünde okumuş olmasına rağmen reklamcılık üzerine hiç çalışmamıştır. Aslında çocuk yaşta kameralar karşısına geçmiş olsa da Hamam filmine kadar oyunculuğu profesyonel olarak yapmayı düşünmemiştir. Hatta 25 yaşına kadar oyunculuk eğitimi almamıştır.

İlk kamera deneyimi 7 yaşındayken rol aldığı "Sana" reklamı olmuştur. Mehmet Günsur daha sonraları da birçok reklamda boy göstermiştir(Cocal Cola,Mavi Jeans,Hotiç katalogları,vb.). Ciddi anlamdaki ilk oyunculuk denemesi ise TRT'de yayınlanan 1988 tarihli "Geçmiş Zaman Mimozoları" dizisidir. Burada evin gözlüklü küçük oğlu Sabih'i canlandıran Mehmet, uzunca bir süre oyunculuktan uzak kaldı. Bu dönemde Roxy isimli mekanın restoranını da işleten Mehmet'in yönetmen Ferzan Özpetek ile tanışması da yine buradaki işi sırasında olmuştur.

Yine bu yıllarda hiçbir mekanda çalma şansını elde edemeyen The Dawn isimli müzik grubunun üyeleri arasında da yer alan Mehmet Günsur için milat 1997 tarihli "Hamam" filmi olmuştur. Bu filmin ardından kariyerini oyunculuk yönünde geliştirmeye karar veren Mehmet Günsur bu tarihten sonra birçok film,dizi ve oyunda yer almıştır.

Bir Fenerbahçe taraftarı olan Mehmet Günsur halen Roma'da yaşamaktadır.
Filmografi Geçmiş Bahar Mimozoları (Dizi - 1998) (TRT dizisi. Evin Küçük oğlu Sabih rolünde)

Hamam (Film - 1997) (Ferzan Özpetek filmi)

Sır Dosyası (Dizi - 1998) (Star TV dizisi. X-Files benzeri bir yapım. Çaylak dedektif rolünde)

Hayal Kurma Oyunları (Film - 2000) (Yavuz Özkan filmi. Tarık Akan ile oynadı)

Bent (Tiyatro - 2000) (İtalya'da sahne alan bu tiyatro oyununda başrol oynadı)

Giuda (TV Filmi - 2001) (İtalya'da yayınlanan TV filmi)

Tommaso (TV Filmi - 2001) (İtalya'da yayınlanan TV filmi)

L'Italiano (Film - 2002) (Sonia Aquino ile başrolü paylaştığı İtalyan filmi)

Papa Buono, II (TV Filmi - 2003) (Bob Hoskins'in de rol aldığı İtalyan filmi)

Non ci sarebbe niente da fare! (Kısa Film - 2003) (Senaryosunu da yazdığı kısa film)

O Şimdi Asker (Film - 2003) (Mustafa Altıoklar filmi. Türk izleyicisi onu bu filmle tanıdı)

Pilli Bebek (Dizi - 2003) (ATV'de kısa bir süre yayında kalan macera dizisi)

Kasırga İnsanları (Dizi - 2004) (Show TV'de yayınlanan, Ceyda Düvenci ve Mehmet Kurtuluş'la rol aldığı dizi)

Anlat İstanbul (Film - 2004) (Ümit Ünal'ın çektiği bölümde mahalle fotoğrafçısı rolünde)

Beyaz Gelincik (Dizi - 2005) (Ortanca oğul Mustafa rolünde)

Nejat İşler ropörtaj-2


Hem televizyon ekranlarının hem de beyazperdenin en beğenilen ve en başarılı oyuncularından olan Nejat İşler, Barda filminde olabilediğince kötü ve acımasız bir karakteri canlandırıyor.

FOTOĞRAFLARLA NEJAT İŞLER
İlk filmi Mustafa Hakkında Herşey’de işkence gören bir taksi şoförünü oynarken şimdi de barda esir aldıkları gençlere türlü işkenceler yapan çetenin lideri rolünde izliyoruz kendisini. “Eskiden gerçek hayatta şiddet uygulamıştım, ama hiç hoşuma gitmedi ve bana kaybettirdi” diyen Nejat İşler’e şiddet uygulamak ve kötü adam olmak bu kez kazandırmışa benziyor; Barda’da görülmesi gereken, müthiş bir performans sergilemiş. Nejat İşler’le Barda filmini, şiddeti, adalet kavramını ve gelecekle ilgili planlarını konuştuk.
Bu projeyi kabul etmenizin arkasında hangi nedenler yatıyor? Senaryo mu, Serdar Akar mı, yoksa oynayacağınız karakteri sevmiş olmanız mı?
-Serdar'la çalışma fırsatını kaçırmak istemedim. Son yıllarda atılım yapan Türk sinemasının öncü yönetmenlerinden olduğunu düşünüyorum.


Barda filmini tek bir cümleyle anlatsanız, ne dersiniz?
-Neden artık bir arada yaşamayı beceremiyoruz, diye soruyor film bence.
Barda ne kadar sert bir film oldu? Sizi gerek çekimler sırasında gerekse filmi izlerken en çok etkileyen sahne hangisiydi?
-Durumun gerektirdiği kadar şiddet olduğunu söyleyebilirim. Beni en çok etkileyen şey film çekilirken, sadece oyuncuların değil, tüm ekibin sahnelere yoğunlaşmasıydı. Görüntü yönetmeni Mehmet Aksın'ın tüylerinin gerçekten dikildiği anları hatırlıyorum.
Film izleyenleri hangi yönüyle rahatsız edecek?
-Çaresizlik rahatsız edecektir herhalde. Galada siniri bozulup gülenleri gördüm.
Şiddeti ve adalet kavramını sorgularken nasıl bir yol izliyor film?
-Şiddetten ziyade adalet kavramının kişilere ve pozisyonlara göre değişmesini sorguluyor. Şiddeti uygulayanların, şiddete maruz kalanların ve yargı unsurlarının farklı adalet anlayışlarına sahip olması düşündürücü.

YAŞAM VE KAVGA BİRLİKTE ANILIYOR
Barda, izleyenlerin hayatında bir değişiklik yapacak bir film mi?
-Hepimiz dünyanın daha güzel bir yer olması için yapıyoruz işlerimizi. Her zaman umudumuz insanları olumlu anlamda etkilemektir. Ama bunu başarmanın, kötü örnek olmaktan daha zor olduğunu söylemeliyim. Kötülük, iyilikten daha yetenekli örgütlenmede. ‘Yaşam’ kelimesinin yanına en çok konulan kelimenin ‘kavga’ olduğu günümüzde insanlar savunma ve saldırı taktiklerinden etkileniyorlar. Hepimiz iyi birer savaşçı olmaya çalışıyoruz. Bu filmin de insanları sokağa çıkmaya, eğlenmeye, korkusuz ve tasasız yaşamaya cesaretlendirmediği çok açık. Gerçekten üzgünüm.
Nasıl hazırlandınız role?
-Öncelikle, sıradan herhangi bir insanın da birini öldürebileceğini kafama koydum. Sonra bu sıradan adamın yaptığı işi, oturduğu evi, ailesini, arkadaşlarını, dinlediği müziği, çalışmadığı zaman neler yapabileceğini düşündüm. Truman Capote'nin gerçek bir olaya dayalı kitabı Soğukkanlılıkla’yı verdi bir arkadaşım. Onu okumak yararlı oldu. Ama aslolan fikir, sevimli ya da öykünebilinecek, suistimale açık ya da karikatürize bir kötü adam yaratmamaktı. Serdar'la bunda mutabık olduktan sonra giriştik işe.

EĞİTİMSİZ, İŞSİZ, YANİ POTANSİYEL SUÇLU
Selim gibi adamları ne kadar tanıyorsunuz?
-Şu son suikast olayında yakalananlardan biri "Eğitimsizim, işsizim, yani potansiyel suçluyum" diyordu gazetecilere. Bu tanım, nereye kafanızı çevirseniz görebileceğiniz, aynı bakkaldan ekmek aldığınız, aynı televizyon programlarını seyrettiğiniz, aynı takımın maçlarına gittiğiniz, aynı metroya, otobüse, dolmuşa bindiğiniz bir sürü insanı kapsıyor. Sorun zaten toplumun içinden tek tük suçlunun çıkması değil, suçun sıradanlaşması. Metropol insanı içten içe her gün suç olduğunu bildiği şeyleri geçiriyor içinden. Evet Selim gibileri iyi tanıyorum, en azından yakalanana kadar. Hapishane görmüş tanıdıklarım da oldu ayrıca.
Daha önce birine karşı şiddet uygulamış mıydınız?
-Uygulamadım diyemem. Ama hoşuma gitmediği ve bana kaybettirdiği kesin. Kendimi savunurken bile şiddetin çok can sıkıcı olduğunu düşünüyorum.

ŞİDDETİN NEDENİ AÇLIK VE TATMİNSİZLİK
İnsanlar neden şiddete başvuruyor sizce?
-Galiba en kolay mazeret bulunabilecek eylem şiddet. Bir sürü şey yüzünden şiddete başvurduğunu söyleyen insan var. Ben "açlık" ve "tatminsizlik" derim. En altta bunlar vardır.
Filmin kötü adamı olmak nasıl bir duygu? İyi karakterleri mi yoksa kötü adamları oynamayı mı daha çok seviyorsunuz?
-Kötü adam rolleri daha oyuncaklı, daha imkanlıdır. Sever oyuncular kötüleri. Açıkcası benim bir tercihim yok. Derinlikli, samimi ve gerçek karakterler olsun da ne olursa olsun.
Çağan Irmak'la tekrar aynı seti paylaşmak nasıldı?
-Çağan'ın oyunculuk yapmayı sevdiğini düşünüyorum. Aslında kamera önü için enteresan bir enerjisi var.
Kariyerinizde pişmanlıklarınız var mı? Dizi olsun, sinema olsun hep istediğiniz işlerde mi yer aldınız?
-Elbette var pişmanlıklarım. Genelde iş başlamadan vaadedilen şartlar, işin içinde değişir. Çok fazla değişmişse rahatsız olur gitmek istersin. Sabah uyandığımda işe gitmek yerine ölmeyi istediğim oldu benim de.
Hem televizyon ekranlarının hem de beyazperdenin en beğenilen ve en başarılı oyuncularından olan Nejat İşler, Barda filminde olabilediğince kötü ve acımasız bir karakteri canlandırıyor.

Nejat İşler - Barda filminin ropörtajı

Nejat İşler bu sefer çok 'kötü' olacak
'Aliye' dizisinden sonra hemen bir sinema filmine başlayan Nejat İşler; bu kez yardımsever ve romantik bir aşık değil, 'kötü adam'....

Futbol ile bar mekanının iç içe geçtiği 'Barda' filminde, Nejat İşler oyunculuk sınırlarını zorlamaktan çok hoşnut ve "Yeni bir şey deneyeceğim, bayağı korkuyorum" diyecek kadar da heyecanlı... Filmin yönetmeni, günlerce tartışılan 'Kurtlar Vadisi Irak'a imzasını atan Serdar Akar. Ve İşler, kişisel bir projeyle karşımıza çıkan Akar'a "Cehenneme çağırsa giderim" diyecek kadar güveniyor... 'Barda' filminin günümüzdeki şiddet ve adalet kavramını şiddetli ve sert bir üslupla sorgulayacağını belirten genç oyuncu için insanlığın varoloşu kadar eski olan bu sorunların kesin bir yanıtı yok! Filmdeki gibi özel yaşantısında da futbol oynamayı seven, ayrıca koyu bir Fenerbahçeli olan Nejat İşler ile filmin setinde görüştük, oyunculuk ve kısa film çekme sevdası üzerine konuştuk.

* Serdar Akar sekiz yıl önce 'Gemide' gibi sinemamızda kilometre taşı oluşturan bir film yaptı. 'Barda' filminde rol almayı kabul etmenizde bunun önemi olmuştur değil mi? Öncelikle Serdar dostumuz, arkadaşımız. Bir de ben onu daha tanımazken küçük bir birlikteliğimiz var. 'Gemide' ile Altın Portakal'ı aldığı zaman ben Serdar'ı tanımaz etmezdim ama İstanbul'da birlikte küçük bir kutlama yapmıştık. Nihayet, sinemamızda bir şeyler oluyor, birileri yeni bir şeyler yapıyor diye çok etkilenmiştim. Yani 'Barda'nın da hayata geçmesi sevindirici bir gelişme. Zaten Serdar cehenneme çağırsa giderim. Daha doğrusu Serdar ve onun gibi; derdi, yeni ve samimi bir bakışı olan, dişe dokunur işler yapmaya çalışan herkesle çalışmaya hazırım.

KURTLAR VADİSİ TEKLİF EDİLSEYDİ DÜŞÜNÜRDÜM

* Serdar Akar, birlikte yola çıktığı Yeni Sinemacılar'dan ayrıldı, sonra 'Kurtlar Vadisi Irak'ta' gibi çok tartışılan bir filme imza attı. Şimdi yine kişisel bir sinema yapıyor. Bunun seçiminizde bir rolü var mı, yoksa o ne yaparsa yapsın oynarım görüşünde misiniz? 'Kurtlar Vadisi' gibi bir şey zaten bana gelmedi. Gelseydi o

zaman durumu değerlendirirdim. 'Barda' projesi teklif edildiği için sevinçliyim tabii ki. Ayrıca Serdar yeni bir sinemacı. Şirketinin adının 'Yeni Sinemacılar' olup olmaması çok önemli değil. Zaten 'Yeni Sinemacılar' bir niyet. Bu film de bunlardan birisi.

* Görece küçük bir bütçe ve özgürce kendi öyküsünü filme çektiği için 'özüne' döndü gibi tanımlar yapıyoruz da... Şöyle söyleyeyim, ilk filmin adı 'Gemide', şimdi de 'Barda'... Bu da niyetini belli ediyor. İYİ

YAZILMIŞ KÖTÜYÜ OYNAMAK MÜTHİŞTİR

* Filmde 'kötü adamların elebaşı' rolündesiniz. İyi bir 'kötü adam' rolü her zaman bir aktöre cazip geliyor değil mi? Evet... 'Dişi' rol deriz biz buna. Bir şeyler yapmayı deneyeceğiz, bakalım... İyi adamlar pek 'dişi' değillerdir, kapalı rollerdir onlar. İyi yazılmış bir kötü adamı oynamak ise müthiştir. Bu rol benim için de bir laboratuvar çalışması olacak bir anlamda, farklı şeyler deneyeceğim. İnşallah güzel şeyler çıkar ortaya.

* Kötü adam rolünün zorluğu seyirciyle empati yaratabilmesinde sanırım değil mi? Aynı kişideki iyi ile kötü arasındaki çelişkiyi göstermeli. Elbette. Ben inanarak oynayacağım. O karakterin haklı olduğuna inanmadan içine giremem.

* Karikatür misali bir kötülük inandırıcı olmuyor zaten... Evet, öyle bir şey yapamayız.

* Filmde şiddet ve adalet kavramı 'şiddetli' bir şekilde tartışılacak değil mi? Sert ve şiddetli bir film bu. Büyük ihtimalle şiddet ve adalet kavramlarının yanıtı verilmeyecek, bırakılacak. Çünkü cevapsızdır bu sorular. Adalet ve hukukun durumu ve sorunları sadece bizim ülkemize ait bir şey değil. Cevabı verilemeyen, çok eski sorular bunlar. Her gün çok karşılaştığımız ama kendi başımıza kaldığımızda oturup da pek sorgulamadığımız şeyler. Biraz düşündürecek bir film.

* Provalarda iyiler ve kötüler karşılıklı nasıl çalışıyorsunuz? Enterasandır, herkes çok enerjik, çok iştahlı. Daha ilk provada saflar belirginleşmeye başladı.

* Filmde 'kötü adamların elebaşı' rolündesiniz. İyi bir 'kötü adam' rolü her zaman bir aktöre cazip geliyor değil mi? Evet... 'Dişi' rol deriz biz buna. Bir şeyler yapmayı deneyeceğiz, bakalım... İyi adamlar pek 'dişi' değillerdir, kapalı rollerdir onlar. İyi yazılmış bir kötü adamı oynamak ise müthiştir. Bu rol benim için de bir laboratuvar çalışması olacak bir anlamda, farklı şeyler deneyeceğim. İnşallah güzel şeyler çıkar ortaya.

* Kötü adam rolünün zorluğu seyirciyle empati yaratabilmesinde sanırım değil mi? Aynı kişideki iyi ile kötü arasındaki çelişkiyi göstermeli. Elbette. Ben inanarak oynayacağım. O karakterin haklı olduğuna inanmadan içine giremem.

* Karikatür misali bir kötülük inandırıcı olmuyor zaten... Evet, öyle bir şey yapamayız.

* Filmde şiddet ve adalet kavramı 'şiddetli' bir şekilde tartışılacak değil mi? Sert ve şiddetli bir film bu. Büyük ihtimalle şiddet ve adalet kavramlarının yanıtı verilmeyecek, bırakılacak. Çünkü cevapsızdır bu sorular. Adalet ve hukukun durumu ve sorunları sadece bizim ülkemize ait bir şey değil. Cevabı verilemeyen, çok eski sorular bunlar. Her gün çok karşılaştığımız ama kendi başımıza kaldığımızda oturup da pek sorgulamadığımız şeyler. Biraz düşündürecek bir film.

* Provalarda iyiler ve kötüler karşılıklı nasıl çalışıyorsunuz? Enterasandır, herkes çok enerjik, çok iştahlı. Daha ilk provada saflar belirginleşmeye başladı.

Nejat İşler ropörtaj

O aslında Nejat İşler!

Nejat İşler kimi zaman kadınların ilgisinden sıkılıyormuş. Genç oyuncu çok dertli: "Bazı yerlerde tacize varan olaylarla karşılaşıyorum."

Kadınların son gözdesi olan Nejat İşler'i herkes Başbakan Tayyip Erdoğan'a benzetiyormuş. İşler, 'Beni Nejat İşler'den başka herkese benzetirler' diyor



İSTANBUL - Delikanlılık dönemimden beri, kadınların, kızların hayran hayran peşinde koştuğu erkeklerden pek hazzetmem. Kıskanırım tabii biraz da onun için...
Fakat gerçekten de, en büyük özelliği fiziksel güzellikleri olan insanlar, (Tarık Akan ve bazıları hariç) genellikle 'donuk ruhlu' gelmişlerdir bana. Hele ki, tek sermayesinin güzellik olduğuna inanıp, kasım kasım kasılanlara üzülürüm. Çünkü, ihtiraslarına hâkim olamazlarsa, iç çirkinlikleri giderek yüzlerine vurur. Sonunda çuvallayıp hayatın akışı içinde kalabalıklara karışıp, bir hiç olur giderler.
Bir de hoş bir cemale sahip olduğunu bilip, bunu hiç umursamayanlar vardır ki onları severim. Hele ki genç yaşta kadınların, kızların hayranlığını kazanıp da, bunu zerre kadar önemsemiyorsa. Bir de üzerine yaşamın anlamını kurcalayıp, nerede durduğunu, nereye gittiğini düşünüyorsa. Yani Nejat İşler ve onun gibi, kendine 'ne olacak bu işler?' diye soranları kastediyorum.

İşportacılıkla geçinmiş
Nejat İşler dönemin parlak isimlerinden. Uzun yıllar işportacılık yapmış. Aktör olmadan, Nişantaşı'nda Hadi Çaman Tiyatrosu önünde 'CD filan satan yakışıklı çocuk' olarak ün kazanmış. Sonra bir gün aklına esmiş konservatuvara girmiş. Mezun olduktan sonra dizilerde oynamaya başlamış. 'Şehnaz Tango', 'Deli Yürek', 'Aşk ve Gurur' bunlardan bazıları. Şimdi de iki dizide birden rol alıyor, 'Aliye' ve 'Şeytan Ayrıntıda Gizlidir'. Bir de Çağan Irmak'ın yönettiği 'Mustafa Hakkında Her Şey' gibi bir filmi var. Nejat İşler'le Galatasaray'da iki arkadaşıyla ortak olduğu sahaf dükkânı ve kafesi olan 'Tezgâh'ta görüşüyoruz. İlk izlenim, yalnız ve mutsuz adam. Kendini ifade etmekte, daha doğrusu ifade etmemekte zorlanıyor. 'Neden?' diyorum, 'böylesin':
"Bugün geldiğim durumu tasarlamamıştım açıkçası. Oyunculuğumu pek beğenmem, orada başka şeyler yapmak istiyordum, hâlâ istiyorum. Yazmak, yönetmek, kendimi ifade etmek istiyorum. Aslında bir oyuncu kendi kendini ifade etmez, yorumlar. Bense kendimi ifade etmek istiyorum. Oyunculuk benim için çok cazip bir şey değildi. Hâlâ değil ama sevmeye başladım ve artık kaderime boyun eğdim. O yoldan biraz ilerlemek lazım. Şimdilerde kendimi daha iyi hissediyorum. Daha iyi oynayabileceğim roller yazıyorlar. Ya da uydurup kaydırıp kendime uyarlıyorum o rolü. Buna izin veriyorlar artık."
Nejat'ın şehir efsanelerine geçen bazı özellikleri de varmış. Yanında bir kadın varken uyuyamazmış (niye uyusun ki, o da ayrı bir mesele). Oynadığı diziyi aniden terk edermiş.
Sonuncu özelliğini sordum. O da, duruma açıklık getirdi:
"Sürekli devamı olan rollerde olmayı pek istemedim ben, dizi işini pek sevmiyorum. Uzun süredir bu işi yapıyorum ve biraz sıkıldım. Biraz para toplamak için giriyorum bir şey oluyor. Bir dert oluyor onu çözmek
için giriyorum, o parayı toplayınca da çıkıyorum. Şimdi bırakıp gitmek zor tabii. Başrollerde olunca, bırakıp gidersen olmaz. Seninle beraber 100 kişi ekmek yiyor o diziden. Bazı şeylere anlam veremediğim olursa hemen oradan giderim. Sadece diziler için söylemiyorum. Hemen giderim ben, durumdan hoşlanmayınca."
Hangi insan bulunduğu ortamdan bunalıp gitmek istemez. Ama nereye gideceksin? Nejat işler, nereye gidermiş mesela:
"Kaş'a gidiyorum mesela. Orada biraz da insanları dinliyorum; şartlar ne olursa olsun, çevremde ne değişirse değişsin eskisi gibi olduğumu fark ediyorum. Giysilerim, yaptıklarım, görüştüğüm arkadaşlarım aynı. Ben değişmiyorum da, benimle konuşurken insanlar değişiyor, beni işte o çok sıkıyor. Bir de herkes çok konuşuyor. Bense, konuşarak kendimi anlatacak biri değilim, olmuyor yani. Anlatamıyorum, onun için kendimi anlatmak için bir an evvel bir şeyler yapmam lazım. Film mi olur, tiyatro mu olur, müzik mi artık bilemiyorum."
Onu Başbakan Tayyip Erdoğan'a benzetiyorlarmış, sorduk, dedi ki:
"Neden bilmem, beni birçok adama benzetirler. Şimdi başbakan oldu bu. Yani Nejat İşler dışında herkese benzetiyorlar. Ne diyeyim..."
Ve kadınlar. Nejat İşler bu konuda da, derin bir düşünce halinde:
"Daha çok bazı geceler gittiğimiz alkollü yerlerde sıkılıyorum. Ciddi taciz, baskı oluyor. Başa çıkması zor. Önce hoşuna gidiyor insanın, sonra sıkılıyorsun. Bu benim için yeni bir şey değil. Eskiden beri böyledir kadınların davranışı bana. Tek değişen şey şu: Eskiden bir kadın bana baktığı zaman, 'Bana bakıyor, beni beğendi' diye düşünüyordum. Şimdi, 'Ulan bu bana bakmıyor, Nejat İşler'in adına bakıyor' diye düşünüyorum."
O aslında Nejat İşler!

Nejat İşler kimi zaman kadınların ilgisinden sıkılıyormuş. Genç oyuncu çok dertli: "Bazı yerlerde tacize varan olaylarla karşılaşıyorum."

Kadınların son gözdesi olan Nejat İşler'i herkes Başbakan Tayyip Erdoğan'a benzetiyormuş. İşler, 'Beni Nejat İşler'den başka herkese benzetirler' diyor

HIZIR TÜZEL

Nejat işler filmleri

Filmleri - Oyuncu (19 Film)
Yaşamın Kıyısında 2007
Yumurta Yusuf 2007
Barda- Selim 2006
Çalıntı Gözler- Halil 2005
2 Süper Film Birden- Refik Bey 2005
Beyaz Gelincik- Seyis, Konuk Oyuncu 2005
Anlat İstanbul- Ramazan 2004
Şeytan Ayrıntıda Gizlidir- Ali 2004
Aliye- Deniz 2004
Sultan Makamı 2003
Mustafa Hakkında Herşey - Fikret 2003
Aşk ve Gurur - İlhan Timur 2002
Gülbeyaz - Kadir Demiroğlu 2002
Nasıl Evde Kaldım 2001
Dedem, Gofret ve Ben Murat 2001
Eylül Fırtınası 1999
Deli Yürek - Oktay 1999
Şehnaz Tango - Ergün 1996
Gurur 1994

nejat işler biyografi


Gerçek Adı: Nejat İşler
Doğum Yeri: Eyüp, İstanbul
Doğum Tarihi: 28.02.1972

Onu Ünlü Yapan Ne? "Gülbeyaz" adlı Tv dizisiyle ünlenmişti.

Ödüllerinden Bazıları:
Beyaz İnci: Polisiye dizi, En İyi Erkek Oyuncu (Şeytan Ayrıntıda Gizlidir)
Eğitim:
- Cağaloğlu Anadolu Lisesi
- Mimar Sinan Üniversitesi, Devlet Konservatuarı, Tiyatro Bölümü, 1995'de mezun oldu.

Meraklısına...

Eyüp semtinde Feshane işçilerinden birinin torunu olarak doğar.
Cağaloğlu Anadolu Lisesi'nde, derslerden kaytarmak ve popüler olmak için okulun tiyatro koluna girer; kısa zamanda hem popüler olur, hem de derslerden kaytarır.
Liseyi bitirip üniversiteye giremeyince para kazanmak için çay partileri düzenlemeye başlar, ancak başarılı olamaz ve borçları artar. Bu borçları kapatabilmek için Mahmutpaşa'dan tişört alıp Teşvikiye'de satmaya başlar. Kış aylarında ise, tişört yerine dergi, kitap ve plak satmaya başlar
10 yıl bu işlerle uğraşır.
Bir gün, Dünya Tiyatrolar Günü'nde ücretsiz olan "Danton'un Ölümü" adlı oyunu seyrederken birdenbire, "Ben neden bu işi yapmıyorum" diye düşünür.
O sıralar dayısının yanına gittiği Eskişehir'de konservatuvar sınavına girer ve kazanır. İstanbul'a geldiğinde ise Mimar Sinan Üniversitesi'nin ilanını görür, buranın sınavına da girer ve hiç ümidi olmamasına rağmen onu da kazanır.
Okul devam ederken Devlet Tiyatrosu'nda ve televizyon dizilerinde oynar. Mezun olunca da iki arkadaşıyla birlikte "Kahramanlar ve Soytarılar Tiyatrosu"nu kurar.
"Tuhaf Şehir Hikayeleri", "Biz Zavallı Erkekler" ve "Yalnızlık Benim Gizli Sevgilim" adlarında 3 kitabı vardır.
Her fırsatta amacının ne olduğunu belirtir: "İllâki başrol oynamak ya da şöhret olmak gibi bir derdim yok. Tek istediğim yaptığım işi elimden geldiğince iyi yapmak."
Tiyatro yaparken ölmek ve haftanın yedi günü durmaksızın oyun oynayabileceği bir tiyatro mekânı olması gibi düşleri var.
"Mustafa Hakkında Herşey" adlı filmde taksi şoförünü canlandıran Nejat İşler hayatında ilk kez bu filmin çekimlerinde direksiyon başına geçmişti. İşler, çekimler sırasında ders aldıktan sonra, otomobil kullanmasını öğrenmişti.
Tempo Dergisi'ne verdiği bir röportajda: "Dizilerde oyunculuk yapılmaz. Yaptığını sanan yanılır." demiş.
Şehnaz Tango, Deli Yürek ve Gülbeyaz gibi Tv dizilerinde rol alan İşler, şu an TRT'deki "Şeytan Ayrıntıda Gizlidir" ve Atv'deki "Aliye" dizlerinde rol almaktadır.