8 Eylül 2007 Cumartesi

Erkan Can'ın korkusu

Erkan Can baba vasiyeti gereği hep iyi bir insan olmaya çalışmış. Bence başarmış görünüyor. Yıllardır tanırım, bir eksiğini görmedim şahsen...

'Takva' isimli filmde tarikata girince kendini sorgulamaya başlayan bir Müslümanı canlandıran Erkan Can, 'Bende Allah sevgisi de var, Allah korkusu da var' diyor

İSTANBUL - Muharrem iyi niyetli bir Müslüman'dır. Fakat bir tarikata girince kendini sorgulamaya başlayacaktır. Yönetmenliğini Özer Kızıltan'ın yaptığı, senaryosunu ise Önder Çakar'ın yazdığı 'Takva'nın (Allah korkusu), konusu kısaca böyle. Erkan Can, Meray Ülgen, Güven Kıraç'ın başrollerini paylaştığı film, konusu itibarıyla hayli tartışma yaratacağa benziyor. Giderek iyi bir aktör olan Erkan Can'la 'Allah korkusu' üzerine konuştuk.
Allah korkunuz var mı?
Var.
Ne diye korkuyorsunuz?
Allah sevgisi de var, Allah korkusu da var. 'Takva' da da zaten böyle bir durum var. Çok geniş bir anlamı var İslam felsefesinde. Allah korkusu, Allah sevgisi, Allah'ın yap dediklerini yapmak, yapma dediklerini yapmamak, kısaca böyle diyebiliriz ama sadece korku değil, sadece sevgi de değil. Bu korku bir saygı. Bildiğimiz bir korku değil. Bence, benim hissettiğim bu.
Korkacak bir şey mi yapıyorsunuz?
İnsanoğlu korkacak bir şey yapmıyorsa Allah'tan korkmaz. Kendi içinde, kendi vicdanında. Film de bunu diyor, Allah her yerde var. Yanlış bir şey yapıyorsam korkarım. Yaptığıma inanıyorsam. Başkaları için belki o doğru olabilir ama o yapılan şey yanlış diye ben kendi içimde acaba diye düşünüyorsam bunun muhasebesini kendi vicdanımda verdiğim zaman, zaten Allah'la konuşuyorsun demektir. Namaz kılıp, şekil olarak öyle görünüp de, beyninin içinde birtakım şeytani fikirler, düşünceler üretiyorsun, ya da bunları eyleme döküyorsun ve bunu bir tek sen biliyorsun. Ama bir kişi daha biliyor, o da Allah. Bundan da kaçış yok yani. O zaman Allah'tan korkarsın. Eğer bunun farkında olursan. Olmazsa zaten düzgün, iyi adam olursun. Zaten Allah'tan korkacak bir şeyin kalmıyor o durumda. Ben de Erkan Can olarak hayatımı hep öyle düşündüm. Oradaki Muharrem'le benzeşen durumumuz da şöyle, Muharrem iyi bir insan olmak istiyor. Ben de çocukluğumdan beri hep iyi bir adam olmaya çalışıyorum, nasıl oluyorsa.
Kim dedi size küçükken 'iyi adam ol' diye?
Babam. Adam ol derdi. Çok iyi bir insandı. Babam diye söylemiyorum. Acayip bir adamdı, çok düzgün bir adamdı. Babam insandı. Haftada üç akşam filan içerdi içkisini. Ama kafaya bir şey takıldığı zaman, bir haksızlık, bir şey olduğu zaman, ben insanım diye hiç susmaz konuşurdu. İnsanım insan diye söylenirdi. Babamdan kaldı hep bunlar bana.
Bu filmden sonra inançlarında bir değişiklik oldu mu?
Yoo, hep aynıydım, hep aynıyım. Elhamdülillah. Oyuncuyum, oyuncu olarak ben sadece rolümü yaptım. Muharrem oldum. Muharrem karakterine büründüm, bu filmi çektim. Muharrem'i beyazperdede bıraktım. Muharrem orada. Ben yine normal sosyal hayatıma işime gücüme devam ediyorum. O başka bir durum. Mesela televizyon dizisi yaptık. Orada karikatür bir durum yarattık. Ben onu oynarken de hep çocukları hedef aldım. Bir palyaço gibi, çocuklar beni çok sevdi. Bu benim için yeterli. Temel komik, esprili Karadeniz insanı. Oradan bir komik durumu yapıştı üzerimize. Fakat bunu yine 'Mahallenin Muhtarları'nda oynarken 'Gemide' filmiyle kırdım. Sonra 'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar' işte. Uğur Yücel'in 'Yazı Tura'sı ve başka filmlerle kırıldı.
İşimizi yapıyoruz yani.
Kimler Allah'tan korkmalı?
Başta din istismarı, bayrak istismarı, Atatürk istismarı. Her şeye dümen tutuyorlar ya böyle. Biz Atatürkçüyüz durumuyla başka şeyler oluyor, bayrağımız durumuyla başka şeyler oluyor. En son Müslümanız, İslamız deyip bunu çok istismar edip ve bunun üzerinden başka numaralar yapan insanlar ta ki Allah'tan korkmalı. Ve en çok bunun hesabı sorulacak herhalde yukarıda. Müslümanlık'la değil insanlıkla alakalı bir şey bu. İyi bir Hıristiyan da iyi bir Hıristiyan'dır. Öyle zannediyorum ki Allah onu da cennetine alacaktır. Ama Hıristiyanlığı da istismar edenler de öbür tarafta yanacaklar herhalde ve yanmaları gerekiyor bence. Ayrıca da herkesin bir inancı vardır, ben de karışmayalım diyorum. Hiç karışamam, herkes istediği şekilde istediğine inanır. Herkese çok saygım var. Sonuna kadar saygım var. Ben hayatım boyunca insani değerleri önde tuttum. Herkese aynı mesafede ve uzaklıktayım. Elhamdülillah Müslümanım ben de. Öyle eğitildik, bu ülkede doğduk, büyüdük.
Bir de film çekilirken polisler baskın yapmış...
Şimdi biz filme başlamadan önce aylarca araştırdık, zikirlere gittik, izinler aldık, bu işi hata yapmadan, gerçeğine uygun, aynen, bire bir nasıl yaparızın provalarını yaparken polisler geldi. Burada işte böyle böyle şeyler oluyormuş. Şikâyet olmuş filan. Çünkü yanımız sinagog. Binamız yan yana. Ülkede de terör memör, ıvır zıvır haklı olarak, polisler de devlet olarak bakmak zorunda. Bir komşu da söylemiş burada ne oluyor diye. Koro halinde çalışma yaparken geldiler bastılar, izinlerimizi gösterdiler, senaryo verdik, teşekkür ederiz dediler ve gittiler. Aziz Nesin'in hikâyesi gibi oldu.

HIZIR TÜZEL

Hiç yorum yok: